İmanın Şartları ve İman nedir?

  • Yazar: Diyanet İşleri Başkanlığı, Din işleri
  • İMAN NEDİR?

    A) İMANIN TANIMI

    a) İmanın sözlük anlamı; bir şeye kesin olarak inanmaktır.

    b) İmanın dînî terim olarak tanımı; Allah’ın varlığına, birliğine ondan başka ilâh olmadığına ve Hz. Muhammet (sav) in Onun kulu ve elçisi olduğuna yürekten inanmak (tasdik) ve dil ile söylemektir (ikrar).

    B) İMANIN ŞARTLARI İmanın şatları altıdır:

    1. 1- Allah’ın varlığına ve birliğine,
    2. 2- Meleklerine,
    3. 3- Kitaplarına,
    4. 4- Peygamberlerine,
    5. 5- Ahiret gününe,
    6. 6- Kadere, hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmaktır.
    <

    C) İNANILMASI GEREKEN ŞEYLER BAKIMINDAN İMANIN KISIMLARI

    1- İcmalî iman : Bu, imanın özü ve en kısasıdır. Bu da "Kelime-i şahadet" ile özetlenmiştir:

    Anlamı: "Ben şahitlik ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur; yine şahitlik ederim ki, Hazret-i Muhammet Onun kulu ve peygamberidir".

    Bu, imanin ilk derecesi, Islâm’ın ilk basamağı ve temel direğidir. Allah’ın varlığını ve birliğini, Hz. Muhammet (sav)'in Allah’ın peygamberi olduğunu yürekten tasdik etmek demek, onun haber verdiği şeylerin hepsinin doğru olduğuna inanmak demektir. Ancak, Hz. Muhammet (sav)’in haber verdiği ve tebliğ ettiği şeylerin hepsine birden iman ettiğinden, inanılacak şeyleri ayrı ayrı söylemediğinden dolayı buna "icmali veya toptan iman" denmektedir.

    Bir kimseye mümin diyebilmek için o kimsenin icmalî imanı "Kelime-i şahadeti" kalbi ile tasdik dili ile söylemesi gerekir. Bir insan için birinci farz budur.

    2- Tafsîlî iman: İcmâlî imandan sonra dinin diğer hükümlerini ve iman edilmesi gerekli olan şeylerin her birini ayrı ayrı öğrenip onlara da iman etmek farz olur. Tafsîlî iman, imanın en geniş şeklidir. İman esaslarının hepsini içine alır.[1]

    [1] Buna ayrıca "tahkiki iman" da denir. Çünkü tafsili iman eden kişi aslında iman edilecek konuları tahkik edip araştırarak bunu yapmaktadır.

    D) İMAN BAKIMINDAN İNSANLAR

    İman bakımından insanlar üçe ayrılırlar:

    1. Mümin: İslâm dininin iman ve itikat esaslarını gerçekten kalben tasdik edip dili ile söyleyen(ikrar eden) kimsedir. Bunların yaptığı bu işe iman denir.

    2. Kâfir: İslâm dininin iman esaslarına inanmayan Hz. Muhammet (sav) in peygamberliğini kabul etmeyen kimsedir. Bunların yaptığı bu işe küfür denir.

    3. Münafık: Müslümanların arasında inandığını söylediği halde kalbi ile İslâm dininin iman esaslarına inanmayan kimsedir. Bunların yaptığı bu işe nifak denir. Dışı mümin, içi kâfir olanlardır.Konuştuklarında yalan söylerler, söz verdiklerinde tutmazlar, emanete hainlik ederler.

    E) İNANMA İHTİYACI VE ALLAH’A İMAN

    İnsan, beden ve ruhtan oluşan bir varlıktır. Yeme, içme, nefes alıp verme gibi olaylar bedenimizle; inanmak, sevinmek, mutlu olmak gibi olaylar da ruhumuzla ilgilidir. İnsanı diğer yaratıklardan ayıran başlıca özellik, işte budur. İnsan, beden ve ruh yapısıyla bir bütündür.

    İnsan ruh yapısının en belirgin özelliği inanmaktır. Yeryüzünde, günümüze kadar inanma ihtiyacı duymamış bir topluluk yoktur. Bunu, insanlığın kültür, sanat ve geleneklerinde görmekteyiz.

    İnanç, maddi hayatımızla da ilişkili bir güçtür. İnsanın zorluklara ve güçlüklere karşı dayanıklı olmasını sağlar. İnsana çalışma, yaşama ve başarma gücü verir. İnsan, hayata inançla başlar ve onunla değer kazanır. Çünkü inancı olan kişi, bu inancının gereği olarak kendisine ve birlikte yaşadığı insanlara faydalı olur. İnanç, insanı yeni bilgiler kazanmağa götürür. Kişi,inancını kuvvetlendirmek için pek çok şeyleri öğrenmek, öğrendiklerini düşünüp değerlendirmek ve böylece hayatını düzene sokmak durumundadır. İyiyi, kötüyü, güzeli ve çirkini böylece ayırt edebilenler, ahlâk ve davranış yönünden de kişilik kazanırlar.

    Demek ki inanç, insanın yaratılışı gereği olan tabiî bir olaydır. Bütün insanların buna ihtiyacı vardır.

    Çevremizde gördüğümüz ve göremediğimiz yüz binlerce varlık vardır.Yeryüzünde çeşit çeşit insanlar, irili ufaklı pek çok hayvanlar, renk renk çiçek ve bitkiler görürüz. Gökyüzünde de ay, güneş ve sayısız yıldızlar yer alır. Bunların hepsini gözümüzün önüne getirip düşünürsek kendiliğinden var olmadığını, bütün bunları yoktan var eden bir yaratıcının bulunduğunu anlarız. Evrende hiç bir şey kendiliğinden, kendi kendine var olmuş değildir. İşte her şeyi yaratan bu yaratıcı, Allah’tır. Gözlerimizle Onu görmesek bile evrenin bu eşsiz düzeni bize Onun varlığını göstermektedir. İslâm dininde, bütün evreni ve her şeyi yaratan bu varlığa "Allah" denir. Biz Allah’ın varlığına ve birliğine gönülden inanırız.