Mürselat Suresi Türkçe Meali

Web Taraycınız bu özelliği desteklemiyor
  • Mürselat 1 (Mealleri Karşılaştır): Vel murselâti urfâ(urfen).
    بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ وَٱلْمُرْسَلَٰتِ عُرْفًا

    (1-7) Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir.

  • Mürselat 2 (Mealleri Karşılaştır): Fel âsıfâti asfâ(asfen).
    فَٱلْعَٰصِفَٰتِ عَصْفًا

    (1-7) Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir.

  • Mürselat 3 (Mealleri Karşılaştır): Vennâşirâti neşren.
    وَٱلنَّٰشِرَٰتِ نَشْرًا

    (1-7) Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir.

  • Mürselat 4 (Mealleri Karşılaştır): Fel fârikâti ferkâ(ferkan).
    فَٱلْفَٰرِقَٰتِ فَرْقًا

    (1-7) Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir.

  • Mürselat 5 (Mealleri Karşılaştır): Fel mulkıyâti zikrâ(zikren).
    فَٱلْمُلْقِيَٰتِ ذِكْرًا

    (1-7) Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir.

  • Mürselat 6 (Mealleri Karşılaştır): Uzren ev nuzrâ(nuzren).
    عُذْرًا أَوْ نُذْرًا

    (1-7) Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir.

  • Mürselat 7 (Mealleri Karşılaştır): İnnemâ tûadûne levâkı’(levâkıun).
    إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَوَٰقِعٌ

    (1-7) Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir.

  • Mürselat 8 (Mealleri Karşılaştır): Fe izen nucûmu tumiset.
    فَإِذَا ٱلنُّجُومُ طُمِسَتْ

    Yıldızların ışığı söndürüldüğü zaman,

  • Mürselat 9 (Mealleri Karşılaştır): Ve izes semâu furicet.
    وَإِذَا ٱلسَّمَآءُ فُرِجَتْ

    Gök yarıldığı zaman,

  • Mürselat 10 (Mealleri Karşılaştır): Ve izel cibâlu nusifet.
    وَإِذَا ٱلْجِبَالُ نُسِفَتْ

    Dağlar ufalanıp savrulduğu zaman,

  • Mürselat 11 (Mealleri Karşılaştır): Ve izer rusulu ukkıtet.
    وَإِذَا ٱلرُّسُلُ أُقِّتَتْ

    Peygamberler için (ümmetlerine şahitlik etmek üzere) vakit belirlendiği zaman (kıyamet gerçekleşir).

  • Mürselat 12 (Mealleri Karşılaştır): Li eyyi yevmin uccilet.
    لِأَىِّ يَوْمٍ أُجِّلَتْ

    (Bu) hangi güne ertelenmiştir?

  • Mürselat 13 (Mealleri Karşılaştır): Li yevmil fasl(fasli).
    لِيَوْمِ ٱلْفَصْلِ

    Hüküm ve ayırım gününe.

  • Mürselat 14 (Mealleri Karşılaştır): Ve mâ edrâke mâ yevmul fasl(fasli).
    وَمَآ أَدْرَىٰكَ مَا يَوْمُ ٱلْفَصْلِ

    Hüküm ve ayırım gününü sen ne bileceksin.

  • Mürselat 15 (Mealleri Karşılaştır): Veylun yevmeizin lil mukezzibîn(mukezzibîne).
    وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

    O gün vay yalanlayanların hâline!

  • Mürselat 16 (Mealleri Karşılaştır): E lem nuhlikil evvelîn(evvelîne).
    أَلَمْ نُهْلِكِ ٱلْأَوَّلِينَ

    Biz öncekileri helâk etmedik mi?

  • Mürselat 17 (Mealleri Karşılaştır): Summe nutbiuhumul âhırîn(âhırîne).
    ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ ٱلْءَاخِرِينَ

    Sonra arkadan gelenleri de onların peşine takacağız.

  • Mürselat 18 (Mealleri Karşılaştır): Kezâlike nef’alu bil mucrimîn(mucrimîne).
    كَذَٰلِكَ نَفْعَلُ بِٱلْمُجْرِمِينَ

    Biz suçlulara işte böyle yaparız.

  • Mürselat 19 (Mealleri Karşılaştır): Veylun yevmeizin lil mukezzibîn(mukezzibîne).
    وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

    O gün vay yalanlayanların hâline!

  • Mürselat 20 (Mealleri Karşılaştır): E lem nahlukkum min mâin mehîn(mehînin).
    أَلَمْ نَخْلُقكُّم مِّن مَّآءٍ مَّهِينٍ

    Biz sizi bayağı bir sudan (meniden) yaratmadık mı?

  • Mürselat 21 (Mealleri Karşılaştır): Fe cealnâhu fî karârin mekîn(mekînin).
    فَجَعَلْنَٰهُ فِى قَرَارٍ مَّكِينٍ

    (21-22) Sonra onu belli bir süreye kadar sağlam bir yerde (ana rahminde) tuttuk.

  • Mürselat 22 (Mealleri Karşılaştır): İlâ kaderin ma’lûm(ma’lûmin).
    إِلَىٰ قَدَرٍ مَّعْلُومٍ

    (21-22) Sonra onu belli bir süreye kadar sağlam bir yerde (ana rahminde) tuttuk.

  • Mürselat 23 (Mealleri Karşılaştır): Fe kadernâ fe ni’mel kâdirûn(kâdirûne).
    فَقَدَرْنَا فَنِعْمَ ٱلْقَٰدِرُونَ

    Sonra da ona ölçülü bir biçim verdik. Biz ne güzel biçim verenleriz!

  • Mürselat 24 (Mealleri Karşılaştır): Veylun yevmeizin lil mukezzibîn(mukezzibîne).
    وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

    O gün vay yalanlayanların hâline!

  • Mürselat 25 (Mealleri Karşılaştır): E lem nec’alil arda kifâtâ(kifâten).
    أَلَمْ نَجْعَلِ ٱلْأَرْضَ كِفَاتًا

    (25-26) Biz yeryüzünü dirileri de ölüleri de toplayan (bir yurt) yapmadık mı?

  • Mürselat 26 (Mealleri Karşılaştır): Ahyâen ve emvâtâ(emvâten).
    أَحْيَآءً وَأَمْوَٰتًا

    (25-26) Biz yeryüzünü dirileri de ölüleri de toplayan (bir yurt) yapmadık mı?

  • Mürselat 27 (Mealleri Karşılaştır): Ve cealnâ fîhâ revâsiye şâmihâtin ve eskaynâkum mâen furâtâ(furâten).
    وَجَعَلْنَا فِيهَا رَوَٰسِىَ شَٰمِخَٰتٍ وَأَسْقَيْنَٰكُم مَّآءً فُرَاتًا

    Orada sabit yüce dağlar yaratmadık mı, size tatlı bir su içirmedik mi?

  • Mürselat 28 (Mealleri Karşılaştır): Veylun yevmeizin lil mukezzibîn(mukezzibîne).
    وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

    O gün vay yalanlayanların hâline!

  • Mürselat 29 (Mealleri Karşılaştır): İntalikû ilâ mâ kuntum bihî tukezzibûn(tukezzibûne).
    ٱنطَلِقُوٓا۟ إِلَىٰ مَا كُنتُم بِهِۦ تُكَذِّبُونَ

    Onlara şöyle denecek: “Yalanlamakta olduğunuz şeye (cehennem azabına) gidin.”

  • Mürselat 30 (Mealleri Karşılaştır): İntalikû ilâ zıllin zî selâsi şuâb(şuâbin).
    ٱنطَلِقُوٓا۟ إِلَىٰ ظِلٍّ ذِى ثَلَٰثِ شُعَبٍ

    (30-31) “Üç kola ayrılmış gölgeye gidin ki, o ne gölgelendirir ne de alevden korur.”

  • Mürselat 31 (Mealleri Karşılaştır): Lâ zalîlin ve lâ yugnî minel leheb(lehebi).
    لَّا ظَلِيلٍ وَلَا يُغْنِى مِنَ ٱللَّهَبِ

    (30-31) “Üç kola ayrılmış gölgeye gidin ki, o ne gölgelendirir ne de alevden korur.”

  • Mürselat 32 (Mealleri Karşılaştır): İnnehâ termî bi şerarin kel kasr(kasri).
    إِنَّهَا تَرْمِى بِشَرَرٍ كَٱلْقَصْرِ

    Şüphesiz cehennem, her biri saray büyüklüğünde kıvılcımlar saçar.

  • Mürselat 33 (Mealleri Karşılaştır): Ke ennehu cimâletun sufr(sufrun).
    كَأَنَّهُۥ جِمَٰلَتٌ صُفْرٌ

    Bunlar sanki birer kızıl devedir.

  • Mürselat 34 (Mealleri Karşılaştır): Veylun yevmeizin lil mukezzibîn(mukezzibîne).
    وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

    O gün vay yalanlayanların hâline!

  • Mürselat 35 (Mealleri Karşılaştır): Hâzâ yevmu lâ yentıkûn(yentıkûne).
    هَٰذَا يَوْمُ لَا يَنطِقُونَ

    Bu, konuşamayacakları gündür.

  • Mürselat 36 (Mealleri Karşılaştır): Ve lâ yu’zenu lehum fe ya’tezirûn(ya’tezirûne).
    وَلَا يُؤْذَنُ لَهُمْ فَيَعْتَذِرُونَ

    Onlara izin de verilmez ki, özür dilesinler.

  • Mürselat 37 (Mealleri Karşılaştır): Veylun yevmeizin lil mukezzibîn(mukezzibîne).
    وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

    O gün vay yalanlayanların hâline!

  • Mürselat 38 (Mealleri Karşılaştır): Hâzâ yevmul fasl(fasli), cema’nâkum vel evvelîn(evvelîne).
    هَٰذَا يَوْمُ ٱلْفَصْلِ ۖ جَمَعْنَٰكُمْ وَٱلْأَوَّلِينَ

    Bu, hüküm ve ayırma günüdür. Sizi ve öncekileri bir araya toplamışızdır.

  • Mürselat 39 (Mealleri Karşılaştır): Fe in kâne lekum keydun fe kîdûn(kîdûni).
    فَإِن كَانَ لَكُمْ كَيْدٌ فَكِيدُونِ

    Eğer bir tuzağınız varsa, haydi bana tuzak kurun!

  • Mürselat 40 (Mealleri Karşılaştır): Veylun yevmeizin lil mukezzibîn(mukezzibîne).
    وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

    O gün vay yalanlayanların hâline!

  • Mürselat 41 (Mealleri Karşılaştır): İnnel muttekîne fî zılâlin ve uyûn(uyûnin).
    إِنَّ ٱلْمُتَّقِينَ فِى ظِلَٰلٍ وَعُيُونٍ

    Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, gölgeler içinde ve pınar başlarındadırlar.

  • Mürselat 42 (Mealleri Karşılaştır): Ve fevâkihe mimmâ yeştehûn(yeştehûne).
    وَفَوَٰكِهَ مِمَّا يَشْتَهُونَ

    Canlarının çektiği meyveler içerisindedirler.

  • Mürselat 43 (Mealleri Karşılaştır): Kulû veşrebû henîen bimâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).
    كُلُوا۟ وَٱشْرَبُوا۟ هَنِيٓـًٔۢا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

    “Yapmakta olduğunuz şeylere karşılık afiyetle yiyin için.”

  • Mürselat 44 (Mealleri Karşılaştır): İnnâ kezâlike neczîl muhsinîn(muhsinîne).
    إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُحْسِنِينَ

    Şüphesiz biz iyilik yapanları işte böyle mükâfatlandırırız.

  • Mürselat 45 (Mealleri Karşılaştır): Veylun yevmeizin lil mukezzibîn(mukezzibîne).
    وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

    O gün vay yalanlayanların hâline!

  • Mürselat 46 (Mealleri Karşılaştır): Kulû ve temetteû kalîlen innekum mucrimûn(mucrimûne).
    كُلُوا۟ وَتَمَتَّعُوا۟ قَلِيلًا إِنَّكُم مُّجْرِمُونَ

    Ey inkâr edenler! (Dünyada) yiyin ve birazcık yararlanın! Şüphesiz sizler suçlularsınız.

  • Mürselat 47 (Mealleri Karşılaştır): Veylun yevmeizin lil mukezzibîn(mukezzibîne).
    وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

    O gün vay yalanlayanların hâline!

  • Mürselat 48 (Mealleri Karşılaştır): Ve izâ kîle lehumurkeû lâ yerkeûn(yerkeûne).
    وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ٱرْكَعُوا۟ لَا يَرْكَعُونَ

    Onlara, “Rükû edin (namaz kılın)” dendiği zaman rükû etmezler.

  • Mürselat 49 (Mealleri Karşılaştır): Veylun yevmeizin lil mukezzibîn(mukezzibîne).
    وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

    O gün vay yalanlayanların hâline!

  • Mürselat 50 (Mealleri Karşılaştır): Fe bi eyyi hadîsin ba’dehu yu’minûn(yu’minûne).
    فَبِأَىِّ حَدِيثٍۭ بَعْدَهُۥ يُؤْمِنُونَ

    Onlar artık ondan (Kur’an’dan) sonra hangi söze inanacaklar?